23 Temmuz 2010 Cuma

Eskime uğramak

daha çocukluktan çıkmamış ama çocukluğumunda artık bacak aramdan akan kan damlalarından sonra cok geride bıraktığımı anlamıştım.o günü hiç sevmemiştim vücudumun yavaş yavaş tüylenmesini her ay sancılı gecen fiziksel ve ruhsal sanrılar seklinde dengesizlik günlerime başlamıştım.

ortaokul yeni bitmiş yeni ev almışız yine aynı semtte artık kendime ait cok güzel bir odam vardı liseye kaydım yapılmış ve herseye yeni ve yenıden başlamak bu olsa gerek diye düşünüyordum.
okul bütün gündü ve uzak olduğu için eve akşam üzerine doğru gelıyordum.eve her geldiğimde annemi yatar ve sürekli ağlar bir vaziyette buluyordum.yemek yemiyor ve sürekli kusuyordu.babamla da aralarındaki sorunu anlayamıyordum cünkü kendim öyle garıp bir dönemdeydım ki cocukluktan cıkmak ıstemeyen ama bıran önce büyümek için zamanın ipini hızla ceken garip bir dönem kaos gibi...çok hırcındım içimde garip bir öfke oluşmaya asabileşmeye başlamıştım.

babamın sürekli eve gec gelmeleri evde oldugu zamanda sürekli içmesi ... günler böyle devam ediyordu.eve geldiğimde cogu zaman yiyecek bırsey olmazdı ben ne bılıyorsam onu yapıp ya da kahvaltılık ne varsa onu zıkkımlanıyordum.o sıra kucuk kardesım de bırıncı sınıfa başlamış ve sıkıntılı bir sürec de onun ıcın başlamıstı.
okudugunu yazamıyordu ve süreklı annem sınır krızlerıne girip onu hırpalıyordu ben öğretmeye calısıyordum a b c diye devam eden harfleri bir araya getirip toplaması için...

ve bir gün yine okuldan geliyorum babam araba ile önümden gecip durdugunda annemin de arabada oldugunu gördüm.rengi soluktu ruhlar alemin prensesi gibi buz gibi donuk ifadesiyle sadece bana bakıyordu.babam ev anahtarını bana uzatırken annemin iki bileğide sarılıydı.anlamak istemedim neden ve niçin yapmak istediğini hayattan vazgecmek ıcın haklı sebeplerını kimin neye sebep oldugunu bilmek dinlemek anlamak istemiyordum.bunlarla basedebilecek kadar güclü degildim.kafamı kuma sokup bir daha hiç çıkarmak istemedim.nefesim kesilinceye kadar koşmak istedim.
bir daha hiçbirimiz için hiçbirşey eskisi gibi olmadı.çok zor günler bizi bekliyordu.herbirimizin bacağına zincirler dolaşmış ve biz hiçbirseyden kaçamadık hepimiz o geminin içinde vurgun yedik.çırpındıkça hepimiz daha çok derine battık.

omzumun sağ tarafındaki meleğin kanatları kırılmış ve benimde kollarım...

ölümden sonra hayat var gördüm
kaç kere öldüm
kalbinimi kırmış kim kırmış
ne yapmışssa
unut...

http://fizy.com/#s/1agr7t

3 yorum:

  1. Bazen eskiyi salıvermezsek yenisi temizlerek gelmiyor işte malesef:(

    YanıtlaSil
  2. Küçüklüğünde bu tarz şeyler yaşayanlar ileriki hayatlarında çok güçlü olurlarmıŞ. Yani öyle söylüyorlar... Bunun bile bir artısı var... Geçmişte bunları yaşamışsın ama yazdığın yazılar sihir gibi muhteşem cümleler kuruyorsun,yaşamasaydın kuramazdın.

    YanıtlaSil
  3. Şu ana kadar tanıdığım hiç kimsenin ailesi veya hayatı kavgasız, gürültüsüz, göz yaşından yoksun ve mükemmel değil.Ortalama bir aile yaşantısı var ya da aileden yoksun birçok kişi ve bu çoğunluk da artık ailelerin ortalama hallerine ortalama bir boyut kazandırıyor benim gözümde.
    O yoğurt veya diğer reklamlardaki gibi herkes kakara kikiriyken mutlu olan yüzler ve dolu olan masalardan mahrum bir çok kişi.Bu anlattığım aile sahnesi sadece bir örnek tabii ki.Ben alıştım valla bu halime umarım sen de alışabilmişsindir.Bulunduğun konumdan mutlu olmak ve buhranlarından sıyrılmak gibisi yok bence.
    Naçizane görüşüm ve yorumum budur efendim.

    YanıtlaSil

yorumla beni bir fiilen edepsizleşmeden :)